9 Kasım 2014 Pazar

Football Manager Nedir, Ne Değildir?

Biraz iddialı bir başlık olmasına rağmen, 90'lardan beri ağırlıklı olarak erkeklerin afyonu olmuş ve uykusuz gecelere ön ayak olan seride kendi yaptıklarımı anlatarak başkalarına bir yararım olabileceğini umdum. Pek tabii bu kadar şeyi yazıya dökmenin bir diğer amacı da FM muhabbeti yapmak. Daha keyifli çok az muhabbet konusu vardır, bilen bilir.

Öncelikle tercih belirtmek gerekirse Avrupa'nın tepesinde, kazanabilecek yeni başarısı az bulunan takımlar yerine daha ufak çaplı (Türkiye Ligi gibi) bölgelere yöneliyorum. Arsenal istisna. Quaresma-Simao'nun gidişiyle naçizane kafamdaki takım kurgusuna daha yakın Beşiktaş'ı bulmuşken, FM13'te oturdum takımın patron koltuğuna. 300 Milyon Avru'ya yakın borcu kapatmak öncelikli hedef idi, kapatırken de tuttuğumuz kupanın sapını bırakmamak yanımıza kar kalacaktı. İşler biraz farklı gelişti tabii.

Neyse, başlangıç biraz sancılı oldu kadro açısından. Kulüp nakit bazında tam takır kuru bakır olduğu için eldekilerle idare etmenin tek alternatifi, eldekileri kaybetmeden kontratı biten oyuncu kovalamak idi. Bir adet üçüncülük ve bir adet ikincilik ardından nereden geldiğini anlamadığım parayla, 6. sezon sonunda kulüp rekorunu egale edeceğim 24 milyona kadar rekoru elinde bulunduracak Alper Potuk transferi gerçekleşti. Neticede altyapı rayına oturana kadar belli bir seviyeyi tutturmak lazım. Tabii böyle para harcıyorum gibi gözükmesin Potuk dışında 6 sezonda 2.5 milyon falan harcamışımdır. Bir-iki de kontratı biten oyuncuyla 3. sezondan itibaren şampiyonluğa yürüyecek iskeleti oluşturduk çok şükür.

Burada kilit noktanın, oyuncu kalitesi kadar kadro istikrarı olduğunu da görmemi sağladı bu tercih. 6. sezonun sonunda yabancı iskeleti hala Sivok-Hilbert-Fernandes-Almeida (+Holmen) idi. 4 sene üst üste gelen şampiyonluk bütününün en büyük kaynağı yine kadro istikrarı oldu. Demem o ki 27 yaşına gelen oyuncu yaşlandı falan sanmayın. Adamların prime sezonları daha yeni başlıyor. Mevki ortalamasına alırsak ağırlıklı 28-32 yaş arası tepe noktaları.

***6. sezon sonunda Kayseri'nin yine Kayseriliğini yapması sonucu deskırıpşını "yeni Klinsmann" olan Güner diye bir çepiçe 24 milyon avru bayıldık. Kendisi 4 sezon içinde Thor olup (sağ ayağı da Mjöllnir), bizi CL yarı finaline falan taşıdığı için paranın karşılığını fazlasıyla almıştık. Tek sıkıntı sözleşmesindeki 48 milyona serbest kalır maddesiydi ki United'ın eli titremedi parayı verirken laaak diye nakit bastılar.

Böyle bir meblaa gelince biz de Junior Coaching'e yaptığımız yatırımı en tepe seviyeye taşıdık. Kaliteli bir Head of Youth Development'ın maaşında cimrilik yapmamanın da etkisinden bahsetmem gerek. Bu ikisinin korelasyonu ile her sezon alttan beygir gibi bebeler gelmeye başladı. Bayağı hara oldu altyapı. 1.92'lik forvetler 1.99'luk stoperler falan... Fizik böyle de adamların geleceği de büyük. Abartmıyorum, iki sezonda bir Avrupa futbolunda tepeye çıkacak oyuncu buluyoruz.

Burdan ilk önce oyuncu özelliklerinin önemine bağlanacağım. Scout veya koç raporları bir miktar yanıltıcı olabiliyor özellikle yıldız verme konusunda. Bunun dışında iyi yanları ve kötü yanlarını belirttikleri kısmın büyük faydası var, farzı misal büyük maçları oynayamıyor veya oyun zekası düşük gibi dipnotlar düşüyorlar. Oyuncunun profilinde yazmayan şeyler. Bu açıdan teknik ekibin faydası büyük lakin oyuncunun fizik ve mental özellikleri, takıma adaptasyonu ve vereceği performans açısından en büyük ipuçlarını sağlayacak bölgeler bunlar. Atıyorum çabuk oyundan düşer mi, pozisyon bilgisi iyi mi, çalışma isteği nasıl, ivmelenmesi veya vücut dengesi nasıl vs vs. Bunlar yıldız oyuncuyu yıldız oyuncu yapan ufak detaylar. Şöyle lise yıllarında falan oynarken dikkat etmediğim özelliklerdi bunlar.

Bir diğer bağlantı noktam teknik ekip. Bu oyunda teknik ekip=başarının niteliği ve niceliği. HoYD (yukarıda bahsettiğim hacıabi), kondisyonerler, altyapı koçlar, fizyoterapistler bla bla bla. Bir takımın her şeyiyle teknik direktör ilgilenemeyeceği gibi, bu tip şeylerle işinin en iyileri ilgilenmeli. Sakatlıklara net teşhis ve daha hızlı iyileşme için iyi fizyoterapistler, takımın fizik kapasitesini arttıran ve darbeye bağlı olmayan sakatlıklara etki eden kondisyonerler, belli bir alanda (teknik, hücum, savunma vs) iyi olan koçlar çok yardımcı oluyor takımın başarısına.

Hazır antrenman demişken; antrenman düzenine dokunmayıp takımdan yüksek performans beklemek düpedüz iş bilmezlik, bunu en başta belirteyim. Ne zaman neyi ve ne kadar yoğun çalışmanız gerektiği, maç öncesi son antrenmanda rakibe göre nasıl hazırlanacağınız, hatta maç öncesi/sonrası izinlerin bile takımın oyununa etkisi var. Antrenman tesislerinin kalitesinden bahsetmiyorum bile (Euro 2020 için Almanya bizim tesisleri kullanmıştı misal, gerçekten önemli konu). Bu nedenle etliye sütlüye dokunmadan başarı kovalayıp, aradığını bulamayınca da oyunu boklayan insanları gördükçe bi' gülme geliyor.Yapmayın.

Bir diğer gubidik konu başlığı scouting. An itibariyle Burkina Faso ve Çin vatandaşı dahil 14 adet gözlemcim var ve dünyanın dört bir yanında topçu aranıyorlar. Scouting Knowledge denen naneyi arttırıyor olmaları sizin daha çok oyuncuyu gözlemlemeniz anlamına geliyor. Ha bu demek değil ki her önerileni değerlendirin. Mümkünse oyuncunun uyruğuna veya oynadığı lige hakim birden fazla gözlemciye izletin transfer hedefini. Daha isabetli bir rapor oluşur hem. Atıyorum şu an Avrupa'nın sayılı savunma oyuncularından olan benim Rumen yarmayı 6 gözlemciye falan izletmiştim. 5. sezonunu oynuyor ve sezonluk rating ortalaması en düşük 7.51. Örnek.

Şimdilik son konu başlığım da finansal durum olacak muhtemelen. Kulüp başta borç içinde yüzdüğü için bir şeyleri inşa etmek adına kadro istikrarıyla gelecek başarı, aklımdaki tek çözümdü. Nitekim işler beklediğimden kolay ilerledi. TV yayını parası, ligi bitirdiğin pozisyona göre gelen para (13. sezonda 10. şampiyonluğa yürüdüğüm için biraz para geldi tabii) derken şöyle 120 milyon avru gibi bir borcu ödeyip bir yandan da Türk futbolunun tepesine yükselmeyi başardık (amk bu da çok zor oldu bakıyorum 12 sezon 9 şampiyonluk, 1 CL, 7 Türkiye Kupası falan ama hala tepede değiliz). Neyse şu an ise borç değil avru içinde yüzüyor kulüp. Transfer veya maaş bütçesinden artan milyonlar beklemede. Keşke amatör branşlara falan aktarabilsek. Basketbolda 6 senede Final Four gediklisi olurdu takım lol.

Gecenin bir yarısı benden bu kadar. Tek bir ricayla bana ayrılan süre sonunda yazıyı kapatıyorum; şu oyunu Türkçe oynamayın ya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder